Özet:
Amaç: Leishmania spp. özellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde önemli bir halk sağlığı sorunu oluşturan ve bağışıklık sistemiyle karmaşık etkileşimler sergileyen parazitlerdir. Bu çalışmada, visseral leishmaniozis (VL) etkeni olan Leishmania infantum ile deneysel olarak enfekte edilen gerbillerde, bağışıklık yanıtının baskılanması sürecinde kritik öneme sahip PD1 ve PDL1 proteinlerinin rolü araştırılmıştır. Ayrıca, enfeksiyonun gerbil modelinde klinik, nekropsi, histopatolojik ve immunohistokimyasal verileri ışığında M1/M2 makrofaj polarizasyonu değerlendirerek, hastalığın kronikleşmesinde etkili olan temel mekanizmalar ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada 42 gerbil (7 kontrol, 35 enfekte) kullanılmıştır. L. infantum enfeksiyonu oluşturulduktan sonra gerbiller, 15., 30., 60., 90. ve 120. günlerde klinik (kilo kaybı, splenomegali, hepatomegali, lenfadenopati), nekropsi ve histopatolojik bulgular açısından değerlendirilmiştir. Ayrıca PD1, PDL1, IBA, CD163, iNOS ve TGF-β gibi immunohistokimyasal belirteçlerle parazitin dokulardaki dağılımı, bağışıklık yanıtı bileşenlerinin ekspresyon düzeyleri ve makrofaj polarizasyonu incelenmiştir.
Bulgular:
Histopatolojik Bulgular: Dalak, karaciğer, lenf nodları ve kemik iliğinde granülomatöz yangısal reaksiyonlar ve makrofaj aktivasyonunun baskın olduğu gözlenmiştir. İlerleyen günlerde (60. günden sonra) şiddetli plazma hücre proliferasyonu ile birlikte diffüz granülomatöz tepkilerin arttığı ve adaptif bağışıklık yanıtının Th2 ağırlıklı bir profile kaydığı saptanmıştır.
İmmunohistokimyasal Bulgular:
PD1/PDL1 Ekspresyonu: Enfeksiyonun 15. gününden itibaren belirginleşen PD1 ve PDL1 pozitifliği, 60. günden sonra en üst seviyeye ulaşarak T hücresi aktivasyonunun baskılanmasına ve enfeksiyonun kronikleşmesine katkıda bulunmuştur.
Makrofaj Polarizasyonu (IBA, CD163, iNOS, TGF-β): IBA pozitifi makrofajların erken dönemde daha yoğun izlenmesine karşın, özellikle 30-60. günler sonrasında CD163 ve TGF-β ekspresyonlarının artması, M1 fenotipinden M2 fenotipine doğru bir dönüşümü göstermiştir. iNOS ekspresyonu ise enfeksiyonun erken dönemlerinde orta şiddetteyken, ileri safhalarda giderek azalmıştır. Bu durum, Leishmania infantum’un makrofajları M2 fenotipine yönlendirerek proinflamatuvar yanıtı baskıladığını ortaya koymaktadır.
Amastigot Lokalizasyonu: Özellikle dalak, lenf nodları ve kemik iliğindeki makrofajlarda amastigotların varlığı sitolojik ve histopatolojik olarak izlenmiş, immunohistokimya ile daha net bir biçimde doğrulanmıştır. Karaciğerde ise parazitin perivasküler alanlar ile Kupffer hücrelerinde, lenfoid granulomlar içerisinde yoğunlaştığı saptanmıştır.
Sonuç: Gerbil modelinde L. infantum enfeksiyonunun başarılı bir şekilde kurulması ve VL’ye özgü klinik-patolojik bulguların şekillenmesi, bu hayvanların VL çalışmalarında alternatif ve güvenilir bir deney modeli olabileceğini göstermiştir. Elde edilen bulgular, PD1/PDL1 ekseninin enfeksiyonun erken döneminden itibaren devreye girerek bağışıklık yanıtını baskıladığını ve parazitin kronik enfeksiyon kurmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca M1’den M2 makrofaj fenotipine doğru belirgin polarizasyon, enfeksiyonun kronikleşmesinde ve parazitin bağışıklık sisteminden kaçışında önemli bir rol oynamaktadır.
PD1/PDL1 ve diğer immun kontrol noktalarını hedef alan tedavi yaklaşımlarının, VL gibi kronik seyirli leishmaniozis formlarında bağışıklık tepkisini yeniden aktive edebileceği, böylece parazit yükünü azaltarak hastalığın gidişatını iyileştirebileceği düşünülmektedir. Bu doğrultuda, gelecekte daha kapsamlı çalışmalarla PD1/PDL1 blokajının ve M2 fenotipini engelleyecek veya geriye döndürecek stratejilerin VL tedavisinde etkinliği araştırılabilir.
Anahtar Kelimeler: Deneysel gerbil modeli, immunoregülasyon, Leishmania infantum, M1/M2 makrofaj, PD1, PDL1, Visseral leishmaniozis.