Osmanlı Devleti kurulduğu ilk andan itibaren aile kurumunun varlığına büyük önem
vermiştir. Bu sebeple yapılacak olan evlilikler devlet tarafından desteklenmiş ve
boşanmalara pek de sıcak bakılmamıştır. Ancak boşanmalar, Osmanlı Devletince ne kadar
olumlu karşılanmasa da boşanmanın gerçekleşmesi gereken zamanlarda da mahkeme bu
kararı vermekten geri durmamıştır. Zira İslamiyet, Müslümanlar için üç çeşit boşanma tayin
etmiştir. Bunlar talak, tefrik ve muhâla’a’dır. Talak, erkeğin elinde bulundurduğu boşanma
hakkıdır. Müslüman erkek, eşine üç kez ‘’Boş ol’’ diyerek talak ile boşanmayı
gerçekleştirmiştir. Erkeklere talak ile boşanmadan iki kere dönme hakkı verilmiş ve bu
hakkın verilme sebebi olarak da ‘’Boş ol’’ kelimesinin sinirle ağızdan çıkabileceği ve
erkeğin o sırada alkollü olabileceği gösterilmiştir. Üç kere eşine ‘’Boş ol’’ diyen erkek eşini
boşamış olur ve eşiyle olan tüm irtibatı kesilirdi. Eğer boşanan erkek eşini tekrar hayatına
almak isterse, yeniden eski eşiyle nikâhlanması ve mehr vermesi gerekmiştir. Diğer bir
boşanma tarzı olan tefrik çiftlerin mahkemeye anlaşamadıklarını ileri sürerek başvurmasıdır.
Son boşanma şekli olan muhâla’a yani hul’da, kadınlar boşanmak için erkeklere belirli bir
ödeme yapmış ve evlilikten kurtulmuştur. Bu boşanmayı genellikle evlilik yaşantısı kötü
giden kadınlar veya erkekler tercih etmiştir. Kadınlar muhâla’a ile boşandıklarında mehr,
nafaka gibi haklarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Boşanmalardan bu kadar
bahsetmişken evliliklerden de bahsetmesek olmaz. Osmanlı Devleti’nde yaşayan erkekler
genellikle tek eşli olmayı tercih etmiştir. Ancak bazı erkekler ilk eşinden çocuk sahibi
olamadığı durumlarda kadınlarını suçlayarak eşlerinin üzerine tekrar evlenmiştir. Yani
kısacası yapılan bu ikinci veya üçüncü evlilikler genellikle çocuk sahibi olmak için
yapılmıştır. Ayrıca bu teze başlamadan önce ailelerin çocuk sayılarının çok fazla olduğunu
düşünsek bu durumun tam tersi olduğu gördük. Osmanlı Devleti’nde yaşayan aileler
genellikle iki çocuğa sahip olmayı tercih etmiştir.
vi
Tabi ki şer’iyye sicillerine göre beş, altı veya sekiz çocuklu aileler de kaydedilmiştir.
Ancak bu durum istisna olmaktan öteye gidememiştir.
Bu tezde çocuk sayısı gibi kölelik, nişan, nafaka, mehr ve çeyiz konularını da sırasıyla
bir bir incelenmiştir. Kısacası Osmanlı halkının yaşantısıyla alakalı birçok konu analiz
edilmiştir.
The Ottoman Empire has attached great importance to the existence of the family
institution from the very first moment of its establishment. For this reason, marriages to be
made were supported by the state and divorces were not welcomed. However, although
divorces were not welcomed by the Ottoman Empire, the court did not hesitate to make this
decision when the divorce had to take place. Because Islam has determined three types of
divorce for Muslims. These are talak, tefrik, and muhâla'a. Talaq is a man's right to divorce.
The Muslim man divorced his wife with talaq by saying "Be free" three times. Men were
given the right to return twice without getting divorced with talaq, and it was shown that the
word "blank" could be spoken in anger and that the man might be alcoholic at that time as
the reason for this right. The man who said "Be free" to his wife three times would have
divorced his wife and all contact with his wife would be cut off. If the divorced man wanted
to take his wife back into his life, he had to marry his ex-wife again and give mehr. Another
divorce style is that divorced couples apply to the court, claiming that they cannot agree. In
the last form of divorce, muhala'a, or hul, women made a certain payment to men for
divorce and got rid of marriage. This divorce was generally preferred by women or men
who had a bad marriage life. When women divorced with muhâla, mehr had to give up their
rights such as alimony. Speaking of divorces so much, we can't talk about marriages. Men
living in the Ottoman Empire generally preferred to be monogamous. However, some men
remarried on their wives by blaming their women when they could not have children with
their first wife. In short, these second or third marriages were usually made to have children.
In addition, if we thought that the number of children in families was too high before
starting this thesis, we saw that the situation was the opposite. Families living in the
Ottoman Empire generally preferred to have two children. Of course, families with five, six
or eight children were also registered according to the sharia registers. However, this
situation could not go beyond being an exception.
In this thesis, the subjects of slavery, engagement, alimony, mehr and dowry as well
as the number of children are examined one by one, respectively. In short, many issues
related to the life of the Ottoman people have been analyzed