Abstract:
Kronik rinosinüzit nazal mukozanın enflamatuar bir hastalığı olup alerjenlere karşı gelişen immünglobülin E (IgE) aracılığıyla ortaya çıkan, Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonuna bağlı gelişen bir hastalıktır. Kronik rinosinüzit hastalarında burunda kaşıntı, kızarıklık, tıkanıklık, hapşırma isteği, burun akıntısı, genizde ve boğazda kaşıntı hissi gibi bazı semptomlar görülmektedir. Başka bir yönüyle bireylerin yaşam kalitesini düşürmekte ve sosyal ve psikolojik sorunlara da neden olabilmektedir.
Kronik rinosinüzit patogenezinde birçok sitokinin rol oynadığı gösterilmektedir. Sitokinler; doğal ve adaptif immün yanıt oluşumunda rol oynar. Bu sitokinlerden bazıları kronik rinosinüzit hastalarının nazal doku ve kanlarında araştırılmıştır. Bu çalışma Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalında kan ve nazal doku örneklerinde kronik rinosinüzit oluşumunda IL33, IL21 ve IL21 reseptörünün rolünün araştırılması amaçlanmıştır. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastenesi Kulak Burun Boğaz kliniğinde rutin olarak takip edilen hastalardan nazal polipli veya polipsiz kronik rinosinüzit nedeniyle ameliyat önerilen toplam 21 hastadan alınan kan örnekleri ve nazal dokular kullanılarak IL33, IL21 ve IL21 reseptörünün seviyeleri ölçülmüştür. IL-33, IL-21 ve IL-21R miktarları ELISA yöntemiyle belirlenmiştir. Test sonuçları istatistiksel yöntemlerle karşılaştırılarak IL-33, IL-21 ve IL-21R seviyeleri arasında anlamlı ilişki olup olmadığı belirlenmiştir. Kronik rinosünizitli hastalarda nazal dokuda IL-33 ve IL-21 istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksek bulunmuştur. Buna karşın nazal dokuda IL-21R’ü istatistiksel olarak anlamlı oranda düşük bulunmuştur. Bu sonuçlara göre IL-33 ve IL-21’in KRS’de rol aldığını düşündürtmektedir. Diğer taraftan IL-21R’nün ise kanda yüksek nazal dokuda düşük olması iki olasılığı düşündürmektedir. IL-21R’nün nazal dokuda düşük olması IL-21’in etkisiz kalmasına yol açabilir ya da IL-21’in IL-21R’üne bağlanması nedeniyle düşük seviyelerde ölçülmesine yol açabilir.
