İdrar yolu enfeksiyonu ile birlikte bulunabilen vezikoüreteral reflü ve renal skarın araştırılması ileride gelişebilecek hipertansiyon ve böbrek yetmezliğinin önlenmesi bakımından önemlidir. Akut pyelonefritin tanısı ve lokalize edilmesindeki yüksek duyarlılığı ve özgüllüğü nedeniyle DMSA sintigrafisi pyelonefrit kuşkusu olan hastalarda tanı ve takip stratejisinin belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır.
Bu retrospektif çalışmada klinik ve laboratuvar bulgulara dayanılarak idrar yolu enfeksiyonu tanısı konulan 110 hastaya Tc-99m DMSA kortikal sintigrafisi ve MSUG verileri değerlendirilmiştir. Çalışmada tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu sonucu oluşan renal skarları DMSA sintigrafisi ile göstermek, bu renal skarları vezikoüreteral reflü sonuçları ile karşılaştırmak ve renal skarların vezikoüreteral reflü varlığı ve derecesi, hasta yaşları ve cinsiyetleri ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı istatistiklerde yüzde, ortalama, ± standart sapma, gruplar arası karşılaştırmalarda ki-kare analizi ve Fisher’ın kesin testi kullanılmıştır. P<0.05 değeri anlamlı olarak kabul edilmiştir.
VUR saptanan 49 hastanın 37’sinde (%66) skar dokusu geliştiği gösterilmiştir. VUR’sü olmayan 61 hastanın %22’sinde skar dokusu saptanmıştır. Elde edilen veriler istatiksel olarak karşılaştırıldığında VUR varlığında böbreklerde skar gelişme olasılığının yüksek olduğu görülmüştür (p<0,001). Çalışmamızda DMSA’da skar dokusu saptanan 37 böbrekten 31’inde (%84) reflünün derecesi III-V, 6’sında (%16) ise I-II’dir. Akut pyelonefrit ve renal skar oluşma riski VUR’un şiddeti ile koreledir. VUR’un derecesi ile skar varlığının sıklığı istatiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0,002). Erkek çocuklarda reflü varlığı kız çocukları ile karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,015). Yaş arttıkça vezikoüreteral reflü sıklığı azalırken, sebat eden reflü varlığında renal skar gelişme olasılığı artmaktadır. Skar dokularının böbreklerdeki dağılımı incelendiğinde, her iki böbrekte de skar dokusu, alt ve üst pollerde orta zona göre daha sık izlenmiştir (sağ böbrek üst polde %35, alt polde %36 ve orta zonda %29; sol böbrek üst polde %51, alt polde % 25, orta zonda %24).
Sonuç olarak tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına bağlı oluşabilecek renal skar dokusunun saptanmasında DMSA sintigrafisi ilk seçilecek yöntemdir. DMSA sintigrafisi bulgularına göre VUR varlığı ve reflünün derecesi skar dokusu gelişiminde önemli bir risk faktörüdür.
Urinary tract infection (UTI) is one of the most commonly encountered infection in childhood. In the diagnosis of UTI, history, physical examination, urinalysis,urine culture and imaging methods are important. If UTI is not promptly diagnosed and treated it may lead to chronic renal failure and hypertension.
The aim of this study was to investigate the frequency of renal scars by DMSA scintigraphy and the relationship between renal sacarring and vesicoureteral reflux in children with recurrent UTI (r- UTI).
A total of 110 children mean aged 58,97±46,248 months, followed-up with r-UTI between 2004-2006 years, were included. Tc-99m dimercaptosuccinic asid renal scintigraphy (DMSA) and MSUG werw performed in all children.
The frequency of renal scarring was higher in children with VUR and especially VUR with high degree. And male sexuality and small age are another cause of renal scar.