Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
http://hdl.handle.net/11607/1780
2024-03-29T12:31:24ZHipotansiyonun yol açtığı bir iskemik hepatit olgusu
http://hdl.handle.net/11607/2322
Hipotansiyonun yol açtığı bir iskemik hepatit olgusu
Akar, Harun; Şentürk, Taşkın; Yükselen, Vahit; Özbaşlı Levi, Çiğdem; Çulhacı, Nil; Kadıköylü, Gürhan; Yavaşoğlu, İrfan
Ischemic hepatitis is a disease clinically characterized by a sudden rise in serum transaminases and lactic dehydrogenase levels to 75-to 100-fold normal levels, followed byresolutiontonear normal levels within 7 to 10 days as a result of an acute circulatory failure due to cardiovascular disease in most of the reported cases. Such impairment of liver function tests is due to haemodynamic hepatocyte injury that results from failure of hepatic perfusion. Liver biopsy shows focal centrilobularnecrosis. Ischemic hepatitis shouldbe anticipatedinallpatients with a recent history of systemic hypotension.
In this paper we describe a case of ischemic hepatitis, in which an acute derangement of liver function tests occurred as a consequence of myocardial infarction and discuss features of this disease.; İskemik hepatit, karaciğerde dolaşım yetmezliği sonucu, 24 saat içinde serum transaminaz ve laktik dehidrogenaz seviyelerinin normale göre 75-100 katı kadar yükselip, 7-10 gün içinde tekrar normale dönmesi ile karakterize klinik bir tablodur.İskemik hepatite hipotansiyon, hipoksi veya her ikisi birlikte öncülük edebilir ve bu olgularda hipotansiyonun en sık nedeni kardiyovasküler hastalıklardır. Histopatolojik olarak karaciğer biyopsisinde sentrilobüler nekrozun görülmesi tipiktir. Bu makalede miyokard infaktüsü sonrası gelişen hipotansiyon sonucunda karaciğer enzimlerinde ani ve belirgin yükselme ve sonrasında hızlı düşme ile ortaya çıkan iskemik hepatitli bir olguyu sunduk ve hastalığın özelliklerini tartıştık.
2001-01-01T00:00:00ZKlinik örneklerimizden izole edilen stafilokokların antibiyotik direnci
http://hdl.handle.net/11607/2321
Klinik örneklerimizden izole edilen stafilokokların antibiyotik direnci
Aydın, Neriman; Gültekin, Berna; Eyigör, Mete; Gürel, Mustafa
Amaç: Bu çalışmada çeşitli klinik örneklerden izole edilen stafilokokların antibiyotik direncinin saptanması
amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmaya, klasik yöntemlerle tanımlanan 274 Staphylococcus. aureus (S. aureus) ve 172 koagülaz
negatif stafilokok kökeni alınmıştır. Antibiyotik direnci, penisilin, metisilin, eritromisin, klindamisin, kotrimoksazol,
siprofloksasin, vankomisin ve fusidik aside karşı Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile
araştırılmış, metisilin direncinin saptanmasında oksasilin diski kullanılmıştır.
Bulgular: Toplam 274 Staphylococcus aureus kökeninin % 92.3'ü penisiline, %10.9'u metisiline, % 21.5 'i
eritromisine, % 14.8'i klindamisine %15.8'i ko-trimoksazole, % 7.3'ü siprofloksasine, % 5.7'si fusidik aside
dirençli bulunurken, 172 koagülaz negatif stafilokok kökeninin%84.2'si penisiline, %38.8'i metisiline,%54.8'i
eritromisine, % 44.4'ü klindamisine, %42.2'si ko-trimoksazole, % 25'i siprofloksasine, % 28.1'i fusidik aside
dirençli bulunmuştur.Vankomisin direncine rastlanmamıştır.
Sonuç: Koagülaz negatif stafilokok kökenlerinin S. aureusa göre antibiyotiklere daha yüksek oranda dirençli ve
tüm stafilokok kökenlerinin vankomisine duyarlı olduğu saptanmıştır.; Objective: The aim of this study was to detect the antibiotic resistance of staphylococci strains which were isolatedfromvarious clinical specimens.
Methods: This study included 274 Staphylococcus aureus (S. aureus) and 172 coagulase negative staphylococci strains which were identified with classical methods. Antibiotic resistance of strains to penicilline, methicillin, erythromycin, clindamycin, co-trimoxazole, ciprofloxacin, vancomycin and fucidic acid were investigated by Kirby-Bauer disc diffusionmethod, while in the detectionofmethicilline resistance oxacilline discs were used.
Results: Amongthe274 S. aureus strains, 92.3% werefoundresistantto penicilline, 10.9% to methicillin, 21.5% to erythromycin 14.8% to clindamycin, 15.8% to co-trimoxazole, 7.3% to ciprofloxacin, 5.7% to fucidic acid. Among 172 CNS strains 84.2% were found resistant to penicilline, 38.8% to methicillin, 54.8% to erythromycin, 44.4% to clindamycin, 42.2% to co-trimoxazole, 25% to ciprofloxacin and 28.1% to fucidic acid. Vancomycin resistance was not detected
Conclusion: In this study we found that strains of coagulase negative staphylococci were much more resistant than S. aureus to antibiotics and all staphylococci were susceptible to vancomycin.
2001-01-01T00:00:00ZLaringoskopik cerrahide mikrolaringeal tüplerin solunum mekanikleri ve ventilasyon parametreleri üzerine etkileri
http://hdl.handle.net/11607/2320
Laringoskopik cerrahide mikrolaringeal tüplerin solunum mekanikleri ve ventilasyon parametreleri üzerine etkileri
Kurt, Nil; Kurt, İbrahim; Metin, Kubilay; Gürsoy, Feray; Gürel, Ayşe
Amaç: Çalışma laringoskopik cerrahi için mikrolaringeal tüp ile entübe edilerek düşük tidal volüm, yüksek
frekanslı ventilasyon ile genel anestezi uygulanan hastalarda tüp çapının solunum mekaniklerine olan etkilerini,
arteriyel ve end tidal karbondioksit basıncı değişikliklerini incelemek amacıyla yapıldı.
Gereç ve yöntem: Çalışmaya laringoskopik cerrahi için mikrolaringeal tüp ile entübe edilerek genel anestezi
uygulanan 27 hasta, kontrol grubuna ise uygun çaplı endotrakeal tüp ile entübe edilen 26 hasta alındı. Tüm
hastalar, midazolam premedikasyonu ve intravenöz 1g kg fentanil, 1mg kg lidokain, 3mg kg propofol, 0.1 mg
kg vekuronyum ile anestezi indüksiyonu yapılarak entübe edildi. Laringoskopi grubunda solunum sayısı:
20 dk , tidal volüm: 5ml kg ; kontrol grubunda ise solunum sayısı: 12 dk , tidal volüm: 8ml kg olarak ayarlandı.
Beş dakika ara ile kalp hızı, sistolik ve diyastolik arter basıncı, periferik oksijen satürasyonu, end tidal
karbondioksit basıncı, hava yolu direnci, kompliyans, tepe hava yolu basıncı, ortalama hava yolu basıncı,
arteriyel parsiyel karbondioksit basıncı değerleri izlendi ve kaydedildi.
Bulgular: Laringoskopi grubunda, kontrol grubuna göre kompliyans düşük; tepe hava yolu basıncı, hava yolu
direnci yüksek bulundu (p<0.05). Laringoskopi grubunda end tidal karbondioksit basıncında önemli değişiklik
olmamakla birlikte arteriyel parsiyel karbondioksit basıncının operasyon süresince yükseldiği (p<0.05) ve end
tidal karbondioksit basıncı ile arteriyel parsiyel karbondioksit basıncı arasındaki farkın giderek arttığı
gözlemlendi.
Sonuç: Sonuç olarak mikrolaringeal tüplerle yapılan düşük tidal volüm, yüksek solunum sayılı ventilasyonda
end tidal karbondioksit basınç monitorizasyonunun arteriyel parsiyel karbondioksit basıncını yansıtmadığı
saptandı.; Purpose: This study was plannedto evaluatethe effects of low tidal volume and high-frequency ventilation with microlaryngeal endotracheal tubes on respiratory mechanics under general anesthesia, to investigate the variations of partial arterial and end-tidal carbon dioxide pressures and to compare these changes in patients with normal tidal volume and frequency ventilation intubated with conventional endotracheal tubes.
Materials and methods: Fifty-three patients were enrolled in the study. Twenty-seven patients who underwent laryngoscopic surgery were intubated with microlaryngeal endotracheal tubes in the study group. Twenty-six patients were intubated with conventional endotracheal tubes in the control group. Anesthesia was induced with 1 g kg-1 fentanyl, 1 mg kg-1 lidocaine and 3 mg kg-1 propofol. Intubation was achieved with 0.1mg kg-1 vecuronium. Tidal volume and respiratory rate were set at 5 ml kg-1 and 20 min-1 in laryngoscopy group, and 8 ml kg-1 and 12 min-1 in control group respectively. Heart rate, systolic and diastolic arterial pressures, arterial oxygen saturation, end-tidal carbon dioxide pressures, airway resistance, compliance, peak airway pressure, mean airway pressure andpartial arterial carbon dioxide pressures were monitored and recorded at 5 minute-intervals.
Results: Compliance was lower (p<0.05), and peak airway pressure and airway resistance were higher in laryngoscopy group than control group (p<0.05). Although, end-tidal carbon dioxide pressures did not vary during the operation, partial arterial carbon dioxide pressure was continuously elevated in laryngoscopy group.
Conclusion: As a conclusion, low tidal volume and high-frequency ventilation with microlaryngeal endotracheal tubes causes elevation of partial arterial carbondioxide pressures.
2001-01-01T00:00:00ZKaynak yönetimi ve ilgili bilgi teknolojileri
http://hdl.handle.net/11607/2319
Kaynak yönetimi ve ilgili bilgi teknolojileri
Gürsoy, Harun
Saglık alanındaki akademik çalısmaların çok önemli bir bölümü arastırma yapmak ve yapılan arastırmaların
sonuçlarını yayın haline getirmek çabalarından olusur. Yayınların da büyük çogunlugu belirli sıklıklarda basılan
hakemli dergilerdir. Dergiler için yazım kurallarının standardizasyonu çabaları ülkemizde oldugu gibi dünyada da
gündemdedir.Az sayıda dergi editörünün 1978 de kurdugu grup günümüzde “ International Committee of Medical
Journal Editors ( ICMJE )” adı ile yılda bir toplanarak dergiler için metin yazım standartlarını revize etmekte ve
yayınlamaktadır .Adnan Menderes ÜniversitesiTıp Fakültesi Dergisi de yazımkurallarında bu standartlara baglıdır
ve yazarlara bilgiler sayfasında ( atıfta bulunmaktadır.
Kaynak arama hem arastırma planlanması sırasında hem de yayın haline getirirken mutlaka yapılması gereken
bir süreçtir ve çok etkin bir sekilde yapılması elzemdir . Bilimsel makaleler sıklıkla literatürde bulunan ve konu ile
ilgili bilgilere ait atıflar içerirler. Bilimsel bir metin yazarken uygun sekilde atıflar yapmak kritik öneme sahiptir ve
hem zaman hem de sabır gerektirir . Metinlerde kaynakların dahil edilmesi, deliller yardımıyla tartısmaları
dogrulamaya yardım eder. Kaynaklar, dergiler, kitaplar, konferans tutanakları, haftalık dergiler ve gazeteler, ve
internet gibi çok çesitli yerlere ait olabilirler.
Arastırma yapma, yayın haline getirme ve yayın için basvurma islemlerinin karmasıklıgı zaman zaman
akademik çabaların hayal kırıklıgı ile sonuçlanmasına neden olmaktadır . Bu derleme kaynak gösterme isleminin
temel prensipleri ve bilgi teknolojilerinin hem bu konuda, hem de kaynak arama ve saklama süreçlerinde isimizi
nasıl kolaylastırabilecegi konusundadır.
2008-01-01T00:00:00Z