Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11607/4319
Title: EKONOMİK KRİZLERDE BORÇ DEFLASYONU OLGUSU, MÜCADELE YÖNTEMLERİ, MAKRO VE FİNANSAL DEĞİŞKENLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Authors: Özdemir, Abdullah
Özman, Hamit
AYDIN ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİMDALI
Keywords: Borç Deflasyonu, Ekonomik Kriz, Reflasyon Politikaları
Issue Date: 2020
Publisher: AYDIN ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Abstract: EKONOMİK KRİZLERDE BORÇ DEFLASYONU OLGUSU, MÜCADELE YÖNTEMLERİ VE MAKRO & FİNANSAL DEĞİŞKENLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Hamit ÖZMAN Doktora Tezi, İktisat Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Abdullah ÖZDEMİR 2020, 319 sayfa 2008 yılında başlayan küresel kriz birçok ülkede önce resesyona sonra da deflasyonist eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) 3Ç-2019 itibariyle toplam küresel borç düzeyinin tarihi rekor seviyede olduğuna dikkat çekerek toplam borç miktarının 253 trilyon $ (küresel milli gelirin % 322’si) olduğunu belirtmektedir. Borç deflasyonu teorisi, 1930’lu yılların başında I. Fisher tarafından ortaya konulan bir kavram olup sonrasında Minsky ve Bernanke tarafından geliştirilmiştir. Borç ve deflasyon kavramları, birbirlerini istikrarsızlaştıran iki olgu olup borç deflasyonu, fiyatlardaki düşüşün hem hanehalkının hem de şirketlerin reel kredi yükünü ve genele yayılması halinde kalıcı bir depresyon olasılığını arttıran bir spiral olarak tanımlanabilir. Bu çalışmanın temel konu kapsamını, borç deflasyonunun iktisadi düzen içindeki önemi, barındırdığı riskler, bu risklere yol açan etmenler, makroekonomik, finansal ve psikolojik etkileri, kurumlara düşen sorumluluklar, bu olgu ile mücadele kapsamındaki ilgili reflasyon politikaları oluşturmaktadır. Çalışmada ayrıca konu ile ilgili olarak seçilmiş ülke örneklerinden oluşan karşılaştırmalı makro ve ekonometrik analizler (ekonomik büyümeyi ve hanehalkı borçluluğunu etkileyen makro ve finansal değişkenler, borç türlerinin büyümeye etkileri) yapılmıştır. Buna göre, Avrupa’da borç krizine neden olan PIIGS (Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan ve İrlanda) ülkelerinde, 2008 krizinden önceki dönemde kamu ve hanehalkı borçluluğunun ekonomik büyümeye etkisinin negatif, reel sektör borçluluğunun ise pozitif olduğu; enflasyon, kişibaşına düşen GSYİH, yatırım, tasarruf oranı ve dış ticaret açıklığı değişkenlerinin büyümeyi pozitif, faiz oranı vi değişkeninin ise negatif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. 2008 sonrasında ise tasarruf oranı ve dış ticaret açıklığı değişkenlerinin büyümeyi negatif etkilediği diğer değişkenlerin etki yönünde ise herhangi bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra, borç deflasyonu teorisinin öngördüğü üzere hanehalkı borçlanmasının, ekonomik büyümede kritik öneme sahip olmasından dolayı Türkiye ile ilgili olarak hanehalkı borçluluğunu etkileyen faktörlerin neler olduğu incelenmiş ve işsizlik oranı, faiz oranı, nüfus, kişibaşına düşen GSYİH, enflasyon, konut fiyatları ve tüketici güveninin borçluluğu belirleyen faktörler olduğu tespit edilmiştir. Son olarak borç türlerinin milli gelire etkisi Türkiye, ABD ve Japonya için incelenmiş, ülkeler bazında farklı etki yönleri belirlenmiştir. Bu çalışmanın temel amaçlarından biri, ekonomide bazı unsurların, etkileşime girerek denge sağlamak yerine birbirlerinin etkilerini arttırarak dengesizliğin boyutunu büyütebildiklerini gösterebilmektir. Yaklaşık 200 yıllık tarihsel geçmişi ile klasik iktisadın ve sonrasında neo-klasiklerin verdiği temel mesaj “piyasalara güvenin” şeklinde olmuştur. Bu çalışma ile varlık balonu söz konusu iken aşırı borç yükü altında yaşanan bir ekonomik veya finansal sıkıntı sonrası, davranışsal iktisadın bazı teorik temellerinin de devreye girmesi ile piyasalarda yaşanan bir panik havasının, fiyatlama davranışları üzerinde yarattığı radikal ve rasyonel olmayan değişikliklere dikkat çekilerek, yaşanan bu sürecin makroekonomik, finansal ve psikolojik boyutunun ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu çalışmanın literatüre katkısı, aşırı daralmalarda, uzun süreli resesyonlarda esas unsurun aşırı borçlanma olduğunu göstererek finansal piyasalarda yaşanan liberalizasyon ile beraber artan bu borç yükünün, ülkeleri ve hanehalklarını krizler karşısında giderek daha kırılgan bir düzeye getirdiğine dikkat çekmesi ve bu riskler karşısında finansal kırılganlığı azaltacak alternatif çözüm önerileri belirleyip bunları kamuoyunun ve ilgili kurumların dikkatine sunuyor olmasıdır. Çalışmanın bir diğer katkısı, “ekonomik birimler, kendileri için en iyi olan seçeneği gerçekleştirmeye çalıştıklarında, toplumsal refah da maksimize olur” şeklinde özetlenebilecek klasik iktisadın temel görüşlerinden biri olan “toplumsal fayda” teorisinin her durumda geçerli olmadığını borç deflasyonu olgusu ışığında göstermekte olmasıdır. Son olarak, bu çalışma ve bulgularının Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ekonomilerde, borç deflasyonunu oluşturan koşullar altında daha fazla borç ödedikçe daha çok borçlu duruma gelinmesi şeklinde özetlenebilecek bir borç sarmalı riskinin öncelikle farkına varılmasına, sonrasında bu riske odaklanılmasına ve nihayetinde etkin bir borç, risk ve para yönetimi anlayışının oluşmasına katkı sunacağı düşünülmektedir.
URI: http://hdl.handle.net/11607/4319
Appears in Collections:Doktora

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
638698.pdf10.45 MBAdobe PDFView/Open


Items in DSpace are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.